NEDEN AŞIK OLURUZ?
Leyla ile Mecnun, Ferhat ile Şirin, Tahir ile Zühre efsaneleriyle yoğrulmuş bir kültürde, aşk için “neden” diye sormak da pek gelmiyor insanın içinden. Ne de olsa duygusal, manevi değerleri olan ve onlara son derece önem veren bir milletiz. Anadolu’da, hayatında ilk defa gördüğü insanları evlerine buyur edecek kadar gönlü zengin insanların, elbette aşk konusunda da sınırları olmuyor. Gerçekten ve yürekten sevmeyi de bu nedenle biz türkülerden, bu topraklarda geçen efsanelerden çok dinledik. Böyle yetişmiş ve adeta aşkı kodlamış bu genler, aşkı sormadan, bilinçsizce, düşünmeden yaşamaya alışkın. Ancak, bilim adamları elbette olaylara bu kadar duygusal yaklaşmayarak, insanların neden aşık olduklarını araştırdılar.
Biz olaya, aşkta sorgu sual olmaz, hesap kitap yapılmaz şeklinde yaklaşsak da aşkın da bilimsel bazı açıklamaları var. Hatta, bilimde insanların birbirine aşık olması, “eş seçimi” şeklinde gayet iç güdülere bağlı bir durum olarak değerlendiriliyor. Çünkü yaşadığımızı düşündüğümüz, aslında hormonlara bağlı bedensel değişiklikleri biz, nefret, üzüntü, aşk gibi kelimelerle tanımlıyoruz. Dolayısıyla, her şeyin bir açıklaması olduğu gibi aşkın da bir açıklaması olduğunu öğrenmiş bulunuyoruz.
Aşk kalple değil, simetriyle ilgili
Bilim adamları gibi, psikologlar da aşk konusuna oldukça fazla kafa yoruyorlar. Malum, pek çok hastalarının yaygın sorunlarından biri de aşk. Umutsuz aşklar, biten aşklar, başlayamayan aşklar, insanları psikologların kapısına kadar getiriyor. Elbette, psikologların bazı dar görüşlü kişiler gibi “deli doktoru” olmadığını, her sağlıklı bireyin aslında profesyonel destekle daha sağlıklı bir ruhsal denge kurabileceğine inanıyoruz. Ancak, burada söz ettiğimiz, ciddi ruhsal çöküntüler nedeniyle psikologlara ihtiyaç duyma seviyesine gelmekle ilgili.
Ancak aşk, bu değerli bilim insanlarının dediğine göre, ruhsal çöküntüleri simetrik bulunmayan yüz hatlarına sahip olmamamız nedeniyle bize yaşatıyor! Üstelik saniyenin beşte biri gibi bir sürede de “o”nu tanıyabilen bir kavrama mekanizmasıyla yaşıyor olmamıza rağmen, biri geliyor ve “seni simetrik bulmadım” diyerek sizden uzaklaşıyor. Alın size aşk acısı!
Simetrik yüz hatları, genetik olarak herhangi bir bozukluğu, sakatlığı bulunmadığını gösteren bir ipucu niteliği taşıyor. Dolayısıyla bizler, simetrik yüz hatlarına sahip kişileri çekici buluyor ve çoğalmasını arzuluyoruz. Temelde aşk böyle bir şey yani. Ayrıca, “Birbirinize çok yakışıyorsunuz. Sanki birbirinizi andırıyorsunuz” gibi söylemler de zaten kendimize benzer kişileri seçmek istememizden kaynaklanıyor. Kendimizin, karşı cinslerdeki versiyonlarını seçmeye gayret gösteren bir analiz sistemi çalıştırıyoruz. Elbette istemeden.
Ben senin farklı bağışıklık sistemine sahip olabilme ihtimalini sevdim
İsviçre’de yapılan bir araştırmada kokular üzerinde çalışan bilim adamları, farklı bağışıklık sistemlerine sahip insanların birbirlerinin kokularını beğendiğini ortaya çıkardı. Bunun nedeni yine içgüdüsel bir amaç olan çoğalmayla ilgili. Farklı bağışıklık sistemlerinden doğan bebekler, pek çok hastalığa karşı daha dirençli, dolayısıyla hayatta kalma ihtimalleri yüksek doğuyorlar. Bu da türün sürekliliğini getiriyor. Yani, “Çocuklar birbirlerinin bağışıklık sistemlerini koklamış beğenmişler. Bize de onların bu beğenisine saygı duymak düşüyor.”